Suriye, uzun yıllara yayılan otoriter Esed rejimin yıkılması ve akabinde yaşanan yoğun çatışmaların ardından, siyasi tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Bu bağlamda 05 Ekim 2025 tarihinde sonuçlanan meclis seçimleri, sadece bir temsil organının belirlenmesi değil aynı zamanda bunun ötesinde, ülkenin siyasi kodlarının yeniden yazıldığı tarihi bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçmiştir. Suriye'nin siyasi tarihi ve geleneksel siyasetinde mutlak hakimiyet kuran merkezi otoriter yapının koptuğu, siyasetin odağına halk iradesinin yerleştiği ve nihayetinde istikrarı tesis edici bir süreç olarak meclis seçimlerinin icra edildiği bu yeni dönem, Suriye'nin geleceği açısından stratejik önem taşımaktadır. Dolayısıyla, söz konusu meclis seçimlerinin ortaya çıkardığı yeni siyasi topografya, bu topografyanın ana aktörleri, iç ve dış dinamiklerle etkileşimi ve nihayetinde Suriye siyaseti için ne anlam ifade ettiği büyük önem arz etmektedir.
Seçim Sonuçlarının Anatomisi: Geleneksel Güçler ve Yükselen Yeni Siyasi Aktörler
Seçimlerin kesinleşmiş nihai sonuçları henüz kamuoyuna açıklanmamış olsa da elde edilen ön veriler ve bölgesel eğilimler, Suriye siyaset sahnesinde köklü bir güç kaymasının ve çoğulculaşmanın emarelerini ortaya koymaktadır. Geleneksel olarak merkezi yönetim ve belirli seçkinler tarafından şekillendirilen siyaset, yerini, iç savaş sürecinde taban bulmuş ve toplumsal meşruiyet kazanmış yeni oluşumlara bırakmaktadır. Bu dönüşümün en çarpıcı göstergeleri, Halep, İdlip, Hama ve Dera gibi kritik bölgelerde gözlemlenmektedir. Bu coğrafyalarda, Hey'et-u Tahrir eş-Şam (HTŞ) dışında kalan İslami oluşumların ve özellikle Müslüman Kardeşler (İhvan) geleneğinden gelen veya bu çizgiye yakın bağımsız adayların belirgin bir üstünlük sağladığı anlaşılmaktadır. Bu durumun arkasında birbiriyle bağlantılı iki temel faktör yatmaktadır.
Birincisi, HTŞ'nin örgütsel kapasitesinin büyük ölçüde askeri ve bürokratik yapılanmaya kanalize olmasıdır. Rejimin çöküşünün ardından devlet aygıtının yeniden inşasında kilit rol alan HTŞ, yetişmiş insan kaynağının önemli bir kısmını ordu ve bürokrasiye sevk etmiştir. Bu durum, örgütün sivil siyaset alanında nitelikli ve toplum nezdinde kabul görecek adaylar çıkarabilme imkanını ciddi şekilde kısıtlamıştır. İkincisi ise, son aylarda toplumun geniş kesimlerinde yükselen bir hoşnutsuzluk dalgasının varlığıdır. Özellikle İdlip merkezli olmak üzere, HTŞ dışındaki grupların devlet mekanizmalarından ve karar alma süreçlerinden dışlandığına dair algılar, seçmen davranışını doğrudan etkilemiştir. Toplum, rejimin devrilmesi gibi büyük bir başarıyı gölgeleyecek açık bir muhalefetten kaçınmakla birlikte, sandık başında bu rahatsızlığını, Cumhurbaşkanı Ahmet Şara'nın iktidarını dengeleyecek çoğulcu bir meclis talep ederek ortaya koymuştur. Bu, temsili demokrasiye yönelik sağlıklı bir siyasi refleks olarak değerlendirilebilir.
Ayrıca, devrim sürecinin önemli bileşenleri olan Ahraru'ş-Şam ve el-Cebhetu'ş-Şamiyye gibi yapıların da kendilerini yeni siyasi düzende kısmen marjinalleşmiş hissetmeleri, seçimleri bu grupların siyasete yeniden entegre olabilmeleri için önemli bir fırsat penceresi haline getirmiştir. Dolayısıyla, seçim sonuçları, sadece bireysel zaferlerin değil, aynı zamanda savaş boyunca şekillenen kolektif siyasi kimliklerin de meşruiyet kazandığı bir sürecin ürünüdür.
Meclisin Dönüştürücü Potansiyeli: Denge, Temsil ve Dış Politika Enstrümanı
Oluşan yeni meclis aritmetiği, Suriye siyasetinde yalnızca bir yasama organı olmanın çok ötesinde, yeniden yapılandırıcı bir aktör olma potansiyeli taşımaktadır. Meclisin, toplumun farklı katmanlarını temsil ve tatmin etme noktasında üstleneceği rol, ülkenin kaderini doğrudan etkileyecektir. Bu yeni durum, Cumhurbaşkanı Ahmet Şara için hem stratejik bir fırsat hem de önemli bir yönetim testi anlamına gelmektedir.
Şara'nın elindeki en kritik stratejik araç, anayasa ile kendisine tanınan yaklaşık 70 milletvekili atama yetkisidir. Bu kontenjan, son derece akıllıca kullanılabilecek bir siyasi denge unsuru olarak öne çıkmaktadır. Şara, bu atamaları üç temel hedef doğrultusunda kullanabilir: Birincisi, seçimlerde yeterince temsil edilememiş etnik ve dini grupları (Kürtler, Türkmenler, Aleviler/Nusayriler, Hıristiyanlar gibi) meclise dahil ederek toplumsal barışı ve ulusal birliği güçlendirmek. İkincisi, HTŞ gibi askeri-bürokratik ağırlığı olan ancak sivil siyasette zayıf kalan aktörlere kontrollü bir siyasi kanal açarak onları sistem içinde tutmak. Üçüncüsü ise, Ahraru'ş-Şam ve el-Cebhetu'ş-Şamiye gibi devrimci bileşenlerin temsil eksikliğini gidererek geniş tabanlı bir siyasi uzlaşıyı tesis etmek.
Meclisin bu çoğulcu yapısı, aynı zamanda Şara'ya uluslararası arenada önemli bir manevra alanı sağlayabilir. Özellikle İsrail ve Batılı güçlerden gelebilecek, Suriye'nin egemenliği ve iç işlerine müdahale karakteri taşıyan baskılar karşısında, Şara, "meclisin onaylamadığı" veya "mecliste yeterli çoğunluğun sağlanamadığı" argümanını öne sürerek bu talepleri diplomatik bir şekilde savuşturma imkânı bulabilir. Bu durum, meclisi etkin bir dış politika enstrümanına dönüştürürken, Suriye'nin bağımsız bir dış politika çizgisi izlemesine de katkıda bulunabilir.
Ancak bu sürecin olumlu bir seyir izlemesi, büyük ölçüde Şara'nın seçimlerden çıkardığı siyasi mesajla alakalıdır. Eğer Şara, meclisteki bu çok sesli, İslami eğilimleri ağır basan ve denetleyici rol üstlenmeye hevesli yapıyı kendi iktidarına yönelik bir tehdit olarak algılarsa ve yeni siyasi aktörleri dışlamaya devam edecek bir tavır takınırsa, Suriye derin ve yeni bir siyasi krizin eşiğine sürüklenebilir. Aksine, Şara bu çoğulcu yapıyı Suriye'yi yeniden inşa etmek için tarihi bir fırsat olarak görür ve kapsayıcı bir siyaset izlerse, ülkenin ihtiyaç duyduğu iç istikrar ve toplumsal uzlaşı büyük ölçüde sağlanabilir.
Temsiliyet Açıkları ve İstikrarsızlaştırıcı Dış Dinamiklerin Gölgesi
Suriye seçimlerinin en önemli kusuru, ülkenin toprak bütünlüğü içerisinde eş zamanlı ve eşit koşullarda yapılamamış olmasıdır. PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD/SDG'nin işgali altındaki bölgelerde seçimlerin icra edilememesi, bu coğrafyada yaşayan nüfusun siyasi temsilinin belirsizliğini koruduğu anlamına gelmektedir. Bu durum, Suriye'nin uzun vadeli siyasi birliği ve toprak bütünlüğü açısından ciddi bir handikap ve potansiyel çatışma odağı olmaya devam etmektedir.
Seçimlerin hemen ardından yaşanan iki gelişme, bu istikrarsızlaştırıcı dinamiklerin ne denli somut ve aktif olduğunu göstermiştir: ABD'nin Ortadoğu özel temsilcisinin bölgeye yaptığı ani ziyaret ve Halep'in Şeyh Maksud mahallesinde PKK unsurlarınca gerçekleştirilen saldırılar. Bu hamleler, seçimlerle elde edilen meşruiyet ve istikrarı baltalama, aynı zamanda olası bir Türkiye askeri operasyonu öncesinde sahada fiili durumlar oluşturma arayışı olarak yorumlanmaktadır. PKK'nın bu taktiği, Suriye'nin kırılgan siyasi sürecinin önündeki en büyük dış tehditlerden birini teşkil etmekte ve ülkenin normalleşme çabalarını sabote etme riski taşımaktadır.
Sonuç olarak Suriye'de gerçekleştirilen özgür ve de ilk meclis seçimleri, otoriter rejim döneminin kapandığı, toplumun kolektif iradesinin siyasete doğrudan kanalize olduğu ve sivil siyasetin önünü açan tarihi bir kavşak noktasıdır. Seçmen, son aylardaki sosyolojik ve siyasi hoşnutsuzluklarını sandığa yansıtarak, basit bir temsil organından ziyade, denge ve denetim mekanizması işlevi görecek çoğulcu, çok sesli ve dinamik bir meclis inşa etmiştir. Bu yapı, toplumun geleneksel siyaset korkularını yıkmış ve kendi kaderini tayin edebileceği yönündeki özgüvenini tazelemiştir.
Önümüzdeki günlerde meclis başkanlığı seçimi ve Cumhurbaşkanı Şara'nın atayacağı vekillerle birlikte nihai siyasi denge netleşecektir. Bu sürecin başarısı, Şara liderliğindeki yürütmenin, bu çoğulcu yapıyı bir iktidar mücadelesi alanı değil, bir ulusal uzlaşı ve inşa platformu olarak görmesine bağlıdır. Eğer bu tarihi fırsat akıllıca değerlendirilirse, Suriye hem içeride kalıcı bir istikrara kavuşabilir hem de uluslararası arenada saygın ve bağımsız bir aktör olarak yerini alabilir. Aksi takdirde, Suriye yeni ve belki de daha derin bir istikrarsızlık döngüsünün içine sürüklenebilir. Bu nedenle, Suriye seçimleri yalnızca bir yönetim değişikliğinin değil, aynı zamanda bir ulusun geleceğini şekillendirecek tercihler manzumesinin tezahürüdür.