OLUMLU DİNİ BAŞA ÇIKMA BAĞLAMINDA SABIR VE TEVEKKÜL KAVRAMLARI
İnsan var olduğu ilk günden bu yana kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini ve hayatının anlamını sorgulama çabası içinde olmuştur. Bu çaba 19.yy’da psikoloji bilimiyle bir dönüm noktasına gelmiştir. Psikoloji bilimi içerisinde insanı birçok yönüyle araştıran farklı yaklaşımlar zamanla ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımların yanı sıra din de insana bir perspektif sunmaktadır. Din insana perspektif sunarken sadece insana kim olduğunu açıklamakla kalmamış ve insanın varoluşsal sorunlarına çözümler getirmiştir. Din insanın hayatını tümüyle şekillendiren, insanın evren ve aşkın varlık arasındaki ilişkisine dair bir perspektif sunarak insana, hayatını anlamlandırması ve zorluklara başa çıkması gibi alanlarda çözüm sunmuştur. Bu makalede din psikolojinin kavramlarından olan ‘dini başa çıkma’ kavramına örnek olarak ‘Sabır’ ve ‘Tevekkül’ kavramları işlenecektir. Sabır ve Tevekkül kavramlarının tanımları yapılıp İslam tasavvufundaki yerleri açıklanmaya çalışılmıştır. Giriş İnsan gündelik hayatta pek çok sorunla karşılaşır. Yaşadığı her bir olay kişide farklı düzeyde stres ve sıkıntı oluşturur. İnsanın hayat akışında yaşadığı stres ve sıkıntı nedeniyle zorlandığı zamanlar olur. Yaşadıkları sebebiyle insanın bu olay ya da durumla neden karşı karşıya kalıyorum, yaşadığım şeyin anlamı nedir, sorularını kendisine sorduğu durumlar çoktur. İşte böyle durumlarda kişi yaşadıklarına bir anlam verme süreci içerisinde olur. Bu süreç psikolojide başa çıkma olarak isimlendirilir (Ayten, 2012) Başa çıkma süreci sadece bireyin anlam sorunu yaşadığı zor zamanlarında tehdit edilen anlamı muhafaza etmeye ya da kaybedilen anlamı yeniden kazanma ya yönelik bir çaba değildir. Sadece duygusallık kontrolü kazanma ve teselli bulma arayışı da değildir. Başa çıkma süreci bir yönüyle amaç hedeflerini ve anlamlarını yeniden organize etmek kendini gerçekleştirme geliştirme ve olgunlaşma ve nihayetinde kendini aşma sürecidir. (Ayten, Düzgüner 2017: 167) . ‘Başa Çıkma’ kavramının bu tarifinden yola çıkılacak olursa ‘sabır’ bir ‘dini başa çıkma’ kavramı olarak ele alınabilir. Nitekim ‘sabır’ olaylar karşısında şikayet etmeden, tahammül gösterebilme durumudur. Sabır bir edilgenlik veya vazgeçiş durumu değildir. Sabır ile vurdumduymazlık kavramları karıştırılmamalıdır. Vurdumduymazlık bir çeşit tembellik ve yenilgiyi kabul etmektir. Sabır ise böyle değildir. Ne zaman harekete geçeceğinin idrakidir. Zamanı telaşla kovalamak yerine, anî tatmine direnerek, onun bize sunabileceği yeni imkanları gözlemek sanatıdır. Hayat günlük yaşamda yapıp etmelerimize verdiğimiz anlamlarla şekillenir. Büyüğünden küçüğüne kadar yaşadığımız her bir olayın vermek istediği bir mesaj vardır. Hayatımızdaki olumsuzluklar da şüphesiz olumlu durumlar gibi bir mesaj taşır. Neşe kadar hüzün de bu yaşamın gerçeğidir ve görünürde olanın ötesinde bir mana taşır. (Ayten, Düzgüner 2017: 167) Hayat olumlu ve olumsuz yönleriyle bir bütün oluşturur ve anlam taşır. Hayat, iyi günüyle kötü günüyle insanoğluna bir şeyler öğretir. Onu geliştirir olgunlaştırır. Alman düşünür Wilhelm Schmid, hayatın bu çift kutuplu yönünü, “Hayatın bereketi sadece olumlu şeylerden ibaret değildir” sözüyle dile getirir. Elbette hayat sadece olumlu yönleriyle var olsaydı aslında var olamayacaktı. İnsan için hiçbir anlam taşımayacaktı. Hayatın bu çift kutuplu yönü insanın sabır gücünün ortaya çıkışını ve gelişimini beslemektedir. (Ayten, Düzgüner 2017: 168) Olumlu dini başa çıkma olarak kabul edilen sabır davranışı tevekkül davranışı ile kardeş sayılabilir. Nitekim tevekkül de bir sabır çeşididir. Üzerine düşen vazifeyi ifa ettikten sonra gerisini Allah’tan bekleme durumudur. Tevekkül aslında aktif bir eylemdir. İrade, İnanç, Güven, Rıza, Teslimiyet ve sabır içerir. Modern zamanda kaygı insanları olarak bizler bireyselleşmenin de etkisiyle kendimize o kadar güven duyuyor ve yükleniyoruz ki bir hedefi gerçekleştirmek için sadece sebepleri yerine getirmekle yetinmiyor aynı zamanda sonuçları da büsbütün kontrol etmek istiyoruz. Ancak bunun bedeli insanın tahmin ettiğinden daha fazla oluyor ve insan bu bedeli ruh sağlığından kaybederek ödüyor. Sonuçları kontrol etme çabası insana üstesinden gelemeyeceği bir kaygı yüklüyor. Günümüzün bireyselleşen insanı kabullenememek ve tevekkül edememek gibi bir sorundan muzdariptir. Bir insan neyi değiştirebileceğini ve bu yönde çalışması gerektiğini, neyi de değiştiremeyeceğini ve bunu da kabullenmesi gerektiğini bilmesi çözülmesi zor bir muammadır. Ancak bunu halletmek gerçek anlamda bir “Erdem” olsa gerektir. (Ayten, Düzgüner, 2017) SABIR SABRIN KELİME ANLAMI VE DİN PSİKOLOJİSİ DİSİPLİNİNDEKİ YERİ Sabır kelimesi Türkçeye Arapçada bulunan “Sa-be-ra” kökünden geçmiştir. Sabır kelimesi insanın günlük yaşamında veya hayatında hoşuna gitmeyecek durum ve olaylar karşısında dinginlik, sakinlik durumunu ifade etmektedir. Schnitker’e göre “sabır” kişinin hayal kırıklığı, sıkıntı ve acılar karşısında sakin olarak beklemesidir (Schnitker, 2012). Sabır kelimesi günlük hayatta çok kullanılan bir kavramdır. Halk arasında daha çok dayanma, katlanma, aldırmama, müsamaha gösterme ve tahammül etme gibi anlamlarda kullanılmaktadır (Laik, 1995:42).El-Cevziyye’ye (1994: 13) göre, sabır “menetmek ve hapsetmek” anlamları taşır. İnsanın kendini yakınmaktan, feryat etmekten, dilini şikâyet etmekten, ellerini yüzüne dizine vurmaktan ve elbisesini yırtmaktan alıkoyması ve kendisine engel olmasıdır. Sabır hayatta olumsuzluklarla karşılaşan ve bu ilk anında duygusal tepki verecek olan insanın karşılaştığı olumsuzluklara, engellenmeye, olumlu ve güzel olanı kaybetme riskine karşı sergileyebileceği bir güç ve erdemdir. (Ayten, Düzgüner 2017: 169) Sabrın kullanım alanına bakıldığında daha çok zamansal bir süreci ifade ettiği görülür. Acı veren ve hoşa gitmeyen bir durum karşısında bireyin bu durum sürecinde bekleme keyfiyetini anlatmaktadır. Aynı zamanda sabır insanı hayat serüveninde pişiren , tecrübe katan ve güçlendiren bir erdem olarak sürekli tavsiye edilen bir davranış olarak karşımıza çıkmaktadır. Arzularımızın hemen tatmin bulduğu, sabır ve kanaatin unutulduğu bir iklimde büyüyemeyiz. Ruhsal olgunluk için bir tutam acı, emek ve gözyaşı gerekir. Nefsinden feragat etmeyi bilmeyen kişi, kemâlât dairesinden içeri adım atamaz.(Sayar, 2016) SABIR VE OLUMLU DİNİ BAŞA ÇIKMA İnsanlar herhangi bir olumsuzlukla karşılaştıklarında verdikleri tepkiler; kızmak, öfkelenmek vb. şeylerdir. Sabır insanın olumsuzluklarla ilk karşılaştığı anda ortaya çıkıp krizi çözücü bir erdem olarak önümüze gelmektedir. Sabrı olumlu dini başa çıkma olarak değerlendirecek olursak ilk olarak dini başa çıkma kavramına bakmak gerekmektedir. Başa çıkma sürecini dini ve manevi alana taşıyan klinik psikolog olan Kenneth Pargament, dini ve manevi unsurların hayatın getirdiği zorluklarla başa çıkmada 5 farklı fonksiyonun olabileceğini savunmuştur. Ona göre başa çıkma sürecinde dini ve manevi unsurlar teselli etme, kontrol duygusu kazandırma, anlamlandırma, yakınlık hissi verme ve kendini geliştirme ve olgunlaştırma açısından bu sürece katkıda bulunur (Ayten, 2012) Başa çıkma insanın hayat akışında yaşadığı stres ve sıkıntı nedeniyle zorlandığı zamanlarda yaşadığı şeyi neden yaşadığı konusunda bir anlam arayışı durumudur denilmişti. O halde dini başa çıkma bu durumun dinle ilişkili olan her haline denebilir. Dini başa çıkma olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır. Olumlu dini başa çıkma ve olumlu dini başa çıkma örneği olarak sabır konusunda erkek bireylerin kadın bireylere göre fazla olumlu dini başa çıkma davranışları sergiledikleri görülmektedir. 2018’de üniversiteli öğrencilere yapılan bir çalışmada öğrencilerinin sabır eğilimlerinin karşılaştırılmasına ilişkin sonuçlar aşağıdaki gibidir; Tablo 1. Cinsiyet Değişkenine Göre Üniversite Öğrencilerinin Sabır Eğilimlerinin Karşılaştırılmasına İlişkin Bağımsız Örneklemler t-Testi SonuçlarıCinsiyet | N | Χ | ss | t | P |
Kız | 211 | 3.45 | 0.67 | 4.88 | 0.01 |
Erkek | 121 | 3.64 | 0.65 |
SABIR ÇEŞİTLERİ |
EMİRLERE |
YASAKLARA |
MUSİBETLERE |